29 Ocak 2013 Salı

BEŞİKTAŞ HİSSELERİNDE BEDELLİ BEKLENTİSİ ARTIYOR


Demirören'in hibesine rağmen, borcu 6.5 kat artan, geliri ipotekli, yüzde 22,5 hissesi satılan Beşiktaş'ın sorunlarının çözümü oldukça zor.

Türkiye Futbol Federasyonu’nun (TFF) 41. başkanı seçilen Yıldırım Demirören, 8 yıldır yürüttüğü Beşiktaş başkanlığından ayrılırken, kulübe verdiği 103 milyon lirayı da ‘şartlı’ olarak hibe etti. Demirören’in hibesi şirketi kısmen rahatlatsa da içinde bulunulan mali darboğazdan çıkılması şimdilik güç. Beşiktaş’ın halka açık şirketi olan ve futbol takımını bünyesinde bulunduran Beşiktaş Futbol Yatırımları AŞ, Demirören’in hibe edeceğini bildirdiği alacakların şirketle ilgili olmadığını açıklarken, şirketin Demirören’in göreve geldiği 31 Mayıs 2004’te 70.3 milyon TL olan borcu, 30 Kasım 2011 itibariyle 452 milyon liraya çıktı.

Bankalara borcu 150 milyon lirayı aşan, gelecek dönem gelirleri temlik altına alınmış bulunan Beşiktaş Futbol Yatırımları AŞ’nin aynı zamanda yüzde 22,5’lik hissesi de, 8 yıllık başkanlığı döneminde 84 futbolcu transfer eden Demirören döneminde satıldı. Bu 8 yılda Beşiktaş sadece bir kez lig şampiyonu oldu. Hibe edilen tutarın şirkete tek olumlu yansıması, özkaynakların güçlendirilmesi olacak. Beşiktaş’ın özsermayesi altı aylık bilançosunda -270 milyon lira seviyesinde. Hibe borcun düşülmesi halinde özsermaye -170 milyon liraya inecek.




4 YILLIK GELİR KALEMLERİ BORÇLARA TEMLİK EDİLDİ

Finansal ve ticari borçlar dışında diğer nokta ise, gelecek dönemlere ait gelirlerin de bankalara temlik edilmesi. Beşiktaş’ın yaklaşık 64 milyon liralık gelecek dönem gelirleri ipotekli. Nitekim pazar günkü genel kurulda eski başkan adayı Murat Aksu, Fulya’nın gelirlerinin kırdırılarak 4 yıllık geleceğin tüketildiğini ileri sürdü.

2014-2015 sezonunda yürürlüğe girecek finansal fairplay’a göre kulüplerin yöneticilere olan borçlarını iade etmesi gerektiğini belirten futbol ekonomisti Tuğrul Akşar, özsermayesi -270 milyon TL olan Beşiktaş’a fiili anlamda sermaye enjekte edilmesi gerektiğine dikkat çekti. Hibe edilen borcun özsermayeye ekleneceğini söyleyen Akşar, “Özkaynak açığının kapatılması gerekiyor. Ya borçları azaltıp özkaynağı arttırırsın ya da bonservisleri yükseltirsin. Beşiktaş’ın özsermayesi başka şirkette olsa, borsada tahtası çoktan kapanmıştı. Finansal fairplay futbol dışı gelirleri ortadan kaldırıp haksız rekabete son vermek ve sağlıklı mali yapı oluşturmak için getirildi” dedi. Akşar ayrıca Beşiktaş’ta başkan olacakların koyacağı parayı geri alma şansı olmadığını söyledi.



















BORÇLARLA İLGİLİ ÖNLEM ALINMAZSA EĞER KULÜPLERİN ANAHTARLARINI BANKA VE TEFECİLERE TESLİM EDİLMEK ZORUNDA KALINABİLİR




Futbol kulüpleri son dönemde borsada öne çıkan hisseler oldu. Özellikle Galatasaray hisselerinde yaşanan gelişmeler yargıya taşındı, yatımcılar yöneticiler aleyhinde dava açtı. Borç sarmalından kurtulmak isteyen yöneticiler ise hisse senetlerine sarıldı. Galatasaray gibi Beşiktaş da bedelli sermaye artırımına hazırlanırken, Trabzonspor borsadan hisselerini toplama kararı aldı. Geçen hafta Sabah gazetesi yazarı Meliha Okur, Galatasaray’ın Masak’lık olacağını yazdı. Bu hafta da Zaman yazarı Selim ışıklar kulüplerin bankaların eline geçeceğini yazdı.

UEFA KRİTERLERİ FUTBOL KULÜPLERİNİN MALİ KONULARINA İLİŞKİN NELER SÖYLÜYOR

UEFA mali kriterlerini henüz tam anlamıyla yerine getiremeyen kulüplerimiz, istemedikleri halde bu kriterlere uymak adına artık daha şeffaf ve cimri olmak zorundalar. Gelir kadar harcama ve banka kredilerinden kurtuluş formülleri uygulanmak zorunda. Önlem alınmazsa yüz yıllık çınarlar anahtarlarını banka ve tefecilere teslim etmek zorunda kalabilirler.

Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA-Union of European Football Associations) mali kriterlerinin bu yılın sonunda uygulanmaya başlayacak olması sebebiyle futbol kulüplerinin 2012 yılı bilançoları oldukça önemli hale geldi. Borsa’ya sadece gelirleri üzerinden halka açılmış Sportif AŞ’leri tek muhasebe istendiği için SPK tarafından gelir ve giderleri aynı bilançoda gösterilmek maksadıyla yeni bir yapı oluşturuldu. (Beşiktaş hariç diğer üç büyük kulüp gelir ve temettü esasına göre halka açıkken özellikle son dönem bilançolarında gelir ve giderler bir arada gösterilmek suretiyle Borsa’da işlem görmektedirler.) Bu yeni durum sonrası temettü için gelen bazı yabancı fonlar, hisselerini şirkete satarak kulüp hisselerinden çıktılar. Yeni yapı öncesi şirketler yatırımcılara çağrı yaparak isterlerse hisseden çıkma fırsatı tanıdılar. 2011 yılında Galatasaray, 116 liradan yatırımcıya çağrıda bulunmak için Sermaye Piyasası Kurulu’na (SPK) müracaat etti, ancak SPK 155 TL’den aşağı olmaz dedi ve yeni birleşme öncesi çağrı fiyatı 155 lira olarak belirlenmişti. Aynı şekilde Trabzonspor geçen yıl 18 liradan çağrı yaparken Fenerbahçe 58 liradan çağrı yaptı. Sonuçta birleşme için gerekli şartlar sağlanmış ve yatırımcıya “bu yeni hali beğenmiyorsan ister Borsa’da sat, istersen bize bu fiyattan verebilirsin’ uyarısında bulunulduğu için ben birleşmenin böyle sonuçlar doğuracağını bilmiyordum demek ne derece adil” iye yazan Işıklar şu noktalara dikkat çekiyor: “Son günlerde özellikle Galatasaray hisselerinde yaşanan anormal dalgalanmalarda kulübün yeni yönetiminin bilançoyu negatif durumdan kurtarmak için üst üste aldığı bedelli sermaye artırımları var. Nitekim son yapılan bedelli sermaye artışından sonra eksi olan öz kaynaklar kalemi pozitife çıkmış ancak bu yeterli görülmediğinden ikinci bir bedelli kararı alınmış. Yatırımcıların bu noktada itirazları ikinci bedelli sermaye artışına yönelik. İkinci itiraz ilk bedellide yapılan uygulamaya yönelik; zira yüzde 400 bedelli sermaye artışı 25 lira gibi bir bedel istendiği için yatırımcının belini büker nitelikte. Hisse başına 1 lira istenip yüzde 10 binlik bir sermaye artışı yapılsaydı şirketin sermayesi 275 milyon lira gibi bir rakam olacak, hissenin fiyatı düşük kalacağı için daha cazip olacaktı diyor yatırımcılar. İtirazlar ağırlıklı olarak bu yönde. GS yönetiminin aldığı ikinci bedelli sermaye artışı kararı sonrası ise olanlar oldu. Bazı yatırımcılar buna itiraz ederek dava açtılar. Galatasaray yönetimi, ikinci kez aynı yöntemle bedelli sermaye artırımı için SPK’nın kapısını çaldı. Aslında bilançoya baktığınızda bu normal gibi dursa da yatırımcıların buna itirazı zamanlamasına yönelik. Ayrıca kulüp başkanı Ünal Aysal’ın açıklamaları ve derneğin Borsa’da hatırı sayılır bir fiyata ve usulde hisse satışı yapması da yatırımcıların tatmin olmadığı bir husus. Bu noktada son söz SPK’da olacak. Kurul henüz son sözü söylemedi. Bu sebeple yatırımcıların bedelli sermaye artırımına yönelik SPK’yı suçlamaları şu an çok mantıklı durmuyor.

Genel itibarıyla geçen yıllarda olması gerekenin çok üstüne çıkan futbol kulüplerinin piyasa değerlerinin aslında bu fiyatları hak eden bir bilanço yapısına sahip olmadıkları ortada. Mayıs ortalarına doğru kızışan Süper Lig şampiyonluk mücadeleleri özellikle yatırımcıların UEFA ve diğer gelir artışı beklentisine yönelik aşırı bir risk alma duygusu yaşatırken bazı spekülatörlerin özellikle şampiyon kulüp hisselerini dünyanın en değerli futbol şirketi fiyatlarına kadar getirmelerine yol açtı. Dünyanın en değerli üç kulübü Manchester United 2,3, Real Madrid 1,88, Barcelona 1,33 milyar dolar piyasa değerine sahipken iki yıl önce Fenerbahçe 2 milyar dolar, Galatasaray 800 milyon dolar, Beşiktaş ve Trabzonspor ise 400 milyon dolar piyasa değerine kadar ulaşmışlardı. Biraz yatırımcı bilgisizliği, biraz spekülatör oyunu, fiyatları olmaması gereken yerlere gitti.

UEFA mali kriterlerini henüz tam anlamıyla yerine getiremeyen kulüplerimiz, istemedikleri halde bu kriterlere uymak adına artık daha şeffaf ve cimri olmak zorundalar. Mali tablolarda en dikkat çekici kulüp Beşiktaş. Geçmiş yönetimlerin hataları sebebiyle en sorunlu kulüp Beşiktaş. Birçok konuda büyüklüğü borç ve eksi özkaynak büyüklüğü ile tartışılacak Beşiktaş, bu yıl Avrupa’ya mali kriterlere uymadığı için gidemedi. Yönetimlerin günü kurtarmak için yaptıkları aşırı borçlanmalar bankaları, hatta tefecileri, bu kulübün anahtarını alma noktasına kadar getirmiş durumda. Genel itibarıyla mali açıdan negatif büyüklüğü tartışmasız Beşiktaş’ta. Galatasaray dikenli yolu seçerek durumu kurtarmaya çalışıyor. Beşiktaş ise bu mali yapı ile nasıl kurtulur, nasıl düzlüğe çıkar yeni yönetim herhalde bunun yöntemlerini bulmuş ya da bulmalıdır. Beşiktaş eski başkanı Yıldırım Demirören’in kulüpten alacağı olan 104 milyon lirayı hibe etmesi, şirketi bir nebze rahatlatan bir adım olur. Ancak o da yetmez. Borsa’da yaşanan aşırı kayıpların yanı sıra Galatasaray örneğindeki gibi negatif öz sermayeden çıkış yolu nasıl bulunacak merak konusu.

Cuma günü yine çok şaşırtıcı bir gelişme yaşandı. Fiyat düşüşlerine uzun bir süre sessiz kalan hatta mali durumu nedeniyle temettü dağıtım tarihini kasım ayından şubata kaydırmak zorunda kalan Trabzonspor, Borsa’dan bir süre önce daha yüksek bir fiyata sattığı hisselerini toplama kararı aldı. Bu karar sonrası hisseler cuma günü tavan fiyattan yüzde 9,75 artışla kapandı. Açıkçası yatırımcılar ve yöneticiler, Borsa’da sürekli karşı karşıya. Yukarıdan ver, aşağıdan al.

Fenerbahçe’ye gelince halka açıldığından beri yatırımcısını çok üzmeyen, sadece son dakikalarda kaçırdığı şampiyonluk sonrası ve 3 Temmuz süreci sonrası yatırımcısını hayal kırıklığına uğratan bu kulüp. Mali yapısı diğer iki İstanbul kulübüne göre daha güçlü gözükmekle beraber gelirleri son yıllardaki başarısızlıkla beraber ezeli rakibin altına düştü. Piyasa değeri açısından tartışmasız en değerli kulüp Fenerbahçe’nin en büyük sorunu banka borçları.

Son söz, büyük kulüplerimiz artık mali açıdan dur ihtarına aldırmadan sınırsız harcama yapamayacaklar. Önümüzdeki süreçte yeni bilançolar kritik önem taşıyor. Gelir kadar harcama ve banka kredilerinden kurtuluş formülleri uygulanmak zorunda. Avrupa’daki borç krizinin benzeri futbol kulüplerimizde yaşanıyor. Önlem alınmazsa yüz yıllık çınarlar anahtarlarını banka ve tefecilere teslim etmek zorunda kalabilirler. Mevcut durumdan, kulüpleri borç batağına sokan yöneticiler kadar, bu kredileri açan bankalar da en az onlar kadar sorumludurlar.”














Beşiktaş’ın eski başkanı, Demirören grubunun liderlerinden Yıldırım DEMİRÖREN, Beşiktaş’tan alacaklarının affı ile ilgili pek çok dedikodunun çıkması ile açıklamalar yapma gereği hissetti. Oysaki bu açıklamalar zinciri, Beşiktaş’ın hisse değerlerini en alt seviyelere çekti, “Limit Yok” filminden bir alıntı ile bu konuyu dillendirmek gerekirse; “Halka arz edilen şirketlerin istatistiksel olarak değerlendirilmesi hoş olmaz. Borsa sadece halkın dedikoduları ile hareket eder.” Bu denli dedikoduların önem kazandığı bir meydan olan borsa meydanları, Yıldırım DEMİRÖREN’in tüm alacaklarını affetmeye hazırlandığı ve Beşiktaş’a hibe edeceği dedikodusu ile çalkalanırken, Beşiktaş’ın 24 Şubat 2012 tarihinde, 7,14 seviyelerinde seyreden, yer yer düşüş veya çıkışlar yaşayan hisseleri, aynı gün içerisinden 27 Şubat 2012 tarihine kadar büyük bir ivme kazanarak 7,76 seviyelerine tırmandı. 27 Şubat’ta Beşiktaş Jimnastik Kulübü Futbol Yatırımları Departmanlarından yapılan açıklamalarla hisse seviyesi 6,97 civarlarına kadar geriledi. Borsayı koklayan adamları dahi ters yatıran bu durum, küçük açıklamalar ile değişebileceğini bir kez daha gösterdi. Beşiktaş’ın, Yıldırım DEMİRÖREN’in hibesinin kulüple ve hisse senetleri ile bir alakası olmadığını belirtmesi üzerine borsanın çalkalanması sonucu ortaya çıktı. Borsada yatırım yapmayı hedefleyenlere de buradan bir nasihat çıkmış olmalı ki; “Kaos içindeki Türk futbolu kulüplerin herhangi birine bilmeden, bilinçsizce, duyumlara kulak asmadan büyük yatırımlar yapmak, ağır hasarlara yol açabilir. Bunun önüne geçilebilmesi için, yatırım yapılan kulübün günlük olarak değil anlık olarak takip edilmesi gerekir.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder